Leta'if - لطاﺌف - 3



Hazine-i Letaif /  حازينهً لطاﺌف
Mehmet Tevfik / محمد توفيق

Mehmet Tevfik Bey'in takma adı 'Çaylak'tır. Bazı kaynaklar ondan Çaylak Tevfik diye söz eder. Aslında Çaylak, onun 1876'da çıkardığı mizah dergisinin adıdır. Okur sevgisi zamanla her iki adı birleştirmiş, Çaylak Tevfik'i yaratmış.
*
Mehmet Tevfik Bey, 1843'te İstanbul’da doğmuş.
Ba­bası gümrük tahsildarı Mustafa Ağa. Düzenli bir öğrenim görmemiş. Bursa ve İstanbul’da çeşitli gazete ve dergiler çıkarmış. Devlet memu­ru olarak çalışmış. 1892'de İstanbul’da ölmüş. 
Mehmet Tevfik Bey/Çaylak'ın mizahi ya­zıları, makaleleri, İstanbul halkının günlük yaşayışını anla­tan eserleri vardır. Nasreddin Hoca ile ilgili olanlarının adları şöyledir: Letaif-i Nasreddin, Bu Adem, Hazine-i Letaif.
*
Hazine-i Letaif, tüm dünya mizahından örnekler içerir ve bu özelliği ile alanında ilktir.
Biz şimdilik, eserdeki Nasreddin Hoca fıkralarıyla ilgileniyoruz. Yalnız, seçtiğimiz örneklerin özelliği, çok bilinen Nasreddin Hoca fıkralarının 'Bir Divane', 'Firuzdak', 'Cuha' gibi tiplemeler üzerinden anlatılmış olmalarıdır. İşte söz konusu örnekler:
بر ديوانه
بر ديونه يه " بو نه سردركه صباح اولنجه انسانلرك كيمى او ياكا، كيمى بو ياكا، بعضيسى بو درفه، بعضيسى اوبرطرفه كيدرلر?" ديدكلرنده ديونه "اكر هركس بر جهته كيتسه او درف اغر باصوب دنيا آلت اوست اولورده انكچون هركس بر ياكا كيدر." ديمش.
Bir Divane
Bir divaneye "bu ne sırdır ki sabah olunca insanların kimi o yana, kimi bu yana, bazısı bu tarafa, bazısı öbür tarafa giderler?" dediklerinde divane "eğer herkes bir cihete gitse o taraf ağır basıp dünya alt üst olur da onun için herkes bir yana gider." demiş.
*
فرزدق
شاعر مشهور فرزدق بر جنازه ده بولنور. جماعتدن برى "تابوتك اوكنده مى بولنملى? آردنده مى بولنملى?" ديه فرزدقدن سوال ايدنجه فرزدق "اچنده بولنمه ده نره د ه بولنورساك بولن." ديمش
Firuzdak
Şair meşhur Firuzdak bir gün bir cenazede bulunur. Cemaatten biri "Tabutun önünde mi bulunmalı? ardında mı bulunmalı?" diye Firuzdak'dan sual edince Firuzdak "İçinde bulunma da nerede bulunursan bulun." demiş.
*
جحا
جحا سوقاقده كيدركن بر چوق چوجغا تسادف اتميش. جحا چوجكلرى چاغروب "اكر جيبمده نه وار بيلورسه كز سزه برر شفتالى ويررم" دينجه چوجكلر جحانك جيبنده شفتالى اولديغنى اكلايوب "جيبنده شفتالى وار" ديدكلرنده جحا حدت ايدوب "بونى سزه هانكى ولدزنا حبر ويردى" ديمشدر.
Cuha
Cuha sokakta giderken bir çok çocuğa tesadüf etmiş. Cuha çocukları çağırıp "Eğer cebimde ne var bilirseniz size birer şeftali vereceğim" deyince çocuklar Cuha'nın cebinde şeftali olduğunu anlayıp "Cebinde şeftali var" dediklerinde Cuha hiddet edip "Bunu size hangi veled-i zina haber verdi?" demiştir.

Leta'if - لطاﺌف - 2



Leta'if-i Hoca Nasreddin Efendi / لطایف خواجه نصرالدین افندي


Leta'if'lerin tamamına yakını tek bir kaynak esas alınmış gibi yazılmış ve kopyası çıkarılmaştır. Hemen hepsi aynı seremoni ile başlar ve ilk, Hoca vaaz verirken "Ben size ne anlatacağım bilür misiniz?" öyküsüyle fıkra anlatımına girer. İkinci fıkranın başına -bazen süslü- parantez içinde (latife / لطيفه ) yazılıdır ve bu, tüm fıkraların girişinde yinelenir.
*
Biz bu kopyalardan birinden seçilmiş fıkraların hem Arap harfli Türkçe, hem de Latin harfli Türkçe'ye aktarılmış metnini sıralı ve alt alta vereceğiz; başlarına da 'Latife' ibaresini koyarak... Çünkü bu metinler, Nasreddin Hoca fıkra derlemelerinin ilk elyazma örneklerinden oluşur ve Hoca kültürü bakımından özel önem taşırlar.
*
روایان اخبار و ناقلان آثار و هحدثان روزگار شویله روایت و بو یوزدن حکایت ایدرلر که خواجه نصرالدین افندي بر گون وعظ ایچون کرسی‌یه چیقوب ایدر اي مومنلر بن سزه نه  دیه‌جگم بلورمیسکز جماعت دیرلر که خیر خواجه افندي بلمیز خواجه یا سز بلمینجه بن سزه نه سویلیه‌یم دیمش

Raviyan-ı ahbar ve nakilan-ı asar ve muhaddisan-ı rüzigar şöyle rivayet ve bu yüzden hikayet ederler ki Hoca Nasreddin Efendi bir gün vaaz için kürsiye çıkub eydür, "Ey müminler, ben size ne diyeceğim bilür misiniz?" Cemaat derler ki "Hayır, Hoca Efendi, bilmeyiz." Hoca, "Ya, siz bilmeyince ben size ne söyleyeyim" dimiş.
*
بر گون جواجه افندي ینه کرسی‌یه چیقوب ایدر اي مسلمانلر بن سزه نه دیه‌جکم بلورمیسکز انلرده دیرلر که بلورز خواجه یا سز بلدکدن صکره بن سزه نه سویلیه‌یم دیوب کرسیدن اشاغي اینوب چیقوب کیدنجه جماعت تعجبه واروب بردخي چیقارایسه کیمي‌مز بلورز کیمي‌مز بلمیز دیمگه قول و قرار ایلرلر

Bir gün Hoca Efendi yine kürsiye çıkub eyder, "Ey müslümanlar, ben size ne diyeceğim bilür misiniz? Onlar da derler ki "biliriz." Hoca, "Ya, siz bildikten sonra ben size ne söyleyeyim?" deyip kürsiden aşağı inüp çıkıp gidince cemaat taacübe varıp bir daha çıkar ise "kimimiz biliriz, kimimiz bilmeyiz" demeye kavl-ü karar eylerler.
*
جواجه گینه بر گون بر منوال مشروح کرسی‌یه چیقوب ایدر اي قراندشلر بن سزه نه سویلیه‌جگم بلورمیسکز انلرده دیرلر کیمي‌مز بلورز کیمي‌مز بلمیز جواجه ایدر نه گوزل بلنلریکز  
بلمینلریکزه اوگرتسون دیمش
Hoca gene bir gün ber minval-ı meşruh kürsiye çıkub eydür, "Ey karındaşlar, ben size ne söyleyeceğim bilür misiniz?" Onlar da derler "kimimiz bilirüz kimimiz bilmeyiz." Hoca eydür, "Ne güzel! Bilenleriniz bilmeyenlerinize öğretsin!" demiş.
(لطيفه)
بر گون خواجه نصرالدین افندي ایدر اي مسلمانلر تکري تعالي‌یه چوق شکرلر ایدک که دوه‌یه قناد ویرممش اگر ویرمش اولایدي اولریکزه و یلخود باجه‌لریکزه قوناردي باشلریکزه یقاردي دیمش
(Latife)
Bir gün Hoca Nasreddin Efendi eydür, "Ey müslümanlar, Tanrı tealaya çok şükürler edin ki deveye kanat vermemiş, eğer vermiş olaydı evlerinize veyahut bacalarınıza konardı, başlarınıza yıkardı." demiş.
(لطيفه)
بر گون ینه خواجه افندي بر شهرده کرسي‌یه چیقوب ایدر اي مسلمانلر بو شهرک هواسي ایله بزم شهرک هواسي بر ایمش جماعت دیرلر که خواجه افندي ندن بیلدکز خواجه ایدر آقشهرده بقاردم نقدر یلدزلر وار ایسه بونده ده اوقدر وار دیمش
(Latife)
Bir gün yine Hoca Efendi bir şehirde kürsiye çıkıp eydür, "Ey Müslümanlar, bu şehrin havası ile bizim şehrin havası bir imiş." Cemaat derler ki, "Hoca Efendi, neden bildiniz?" Hoca eydür, "Akşehir'de bakardım ne kadar yıldızlar var ise bunda da o kadar var" demiş.
(لطيفه)
خواجه بر گون حمامه گیرر بقار که کیمسه یوق جانی صقیلوب قیه‌باشی‌ سویلمگه باشلر
خواجه‌یه صداسی خوش گلوب کندی کندویه دیر که چونکه بنم بویله خوش صدام واردر خلق دخی صفالنه فی‌الحال حمامدن چیقوب طوغری بر مناره‌یه چیقوب وقتلرده اویله وقتی ایمش تمجید اوقومغه باشلر بر آدم اشاغیدن یوقاری بقر گورر که بر حریف مناره‌ده وقتسز تمجید اوقور ایدر بهی نادان سنده بویله کریه آوازیله وقتسز تمجید اوقویورسون همان خواجه اشاغی اینوب ایدر آه نه اولیدی بر صاحب خیر بوراده بر حمام یاپه ‌ایدی ده بزی بو کریه آوازدن  قورتاره ‌ایدی دیمش
(Latife)
Hoca bir gün hamama girer, bakar ki kimse yok, canı sıkılıp kayabaşı söylemeğe başlar. Hocaya sedası hoş gelip kendi kendüye der ki, "Çünkü benim böyle hoş sedam vardır, halk dahi safalana." Filhal hamamdan çıkıp, doğru bir minareye çıkup, vakitlerde öğle vakti imiş, temcit okumağa başlar. Bir adam aşağıdan yukarı bakar, görür ki bir herif minarede vakitsiz temcit okur, eydür, "Behey nadan, sen de böyle kerih avaz ile vakitsiz temcit okuyorsun." Heman Hoca asağı inip eydür, "Ah ne olaydı bir sahib-i hayr burada bir hamam yapa idi de bizi bir kerih avazdan kurtara idi" demiş.
(لطيفه)
خواجه‌یه آی یکی اولدقده اسکیسنی نه یاپارلر دیمشلر خواجه دخی قیرپارلر ییلدیز یاپارلر دیمش
(Latife)
Hocaya "Ay yeni oldukta, eskisini ne yaparlar?" demişler. Hoca dahi, "Kırparlar, yıldız yaparlar" demiş.
(لطيفه)
خواجه بر کیجه باباسنک خلایغنه کیدر خلایغه ال آتنجه خلایق اویقودن اویانه‌رق او کیمدر دیر خواجه دخی اوز بن بابامم دیمش
(Latife)
Hoca bir gece babasının halayığına gider, halayığa el atınca halayık uykudan uyanarak "O kimdir?" der, Hoca dahi "Öz ben, babamım" demiş.
(لطيفه)
بر کون خواجه بر کویده ای آدملر بیلمش اولکز که بو کویک هواسی ایله بزم شهرک هواسر بردر بیمش نه‌دن بیلدک دیینلره بزم آق شهرده نه‌قدر ییلدیز وار ایسه بو کویده ده اوقدر ییلدیز وار دیمش
(Latife)
Bir gün Hoca bir köyde "Ey ademler, bilmiş olunuz ki bu köyün havası ile bizim şehrin havası birdir" demiş. "Neden bildin?" diyenlere "Bizim Akşehirde ne kadar yıldız var ise bu köyde da o kadar yıldız var" demiş.
(لطيفه)
بر کیجه خواحه‌یه دوشنده طقوز آقچه ویرمشلر خواجه هله اون آقچه ایدک دیر غوغا ایدرکن اویانوب باقار که النده بر نسنه يوق همان کوزلرینی قپایوب النی اوزاته‌رق کتورک باری طقوز  آقچه اولسون ویرک دیرمش
(Latife)
Bir gece Hocaya düsünde dokuz akçe vermişler. Hoca "Hele on akçe edin" der kavga ederken uyanıp bakar ki elinde bir nesne yok. Heman gözlerini kapayıp elini uzatarak "Getürün, bari dokuz akçe olsun, verin" dermiş.
(لطيفه)
خواجه بر کون ایرماق کنارنده اوتوررکن ارن دانه کور آدملر کلیر کندیلرینی ایرماقدن کچرمک ایچون خواجه ایله برر پوله پازارلق ایدرلر خواجه بونلری کچررکن برینی ایرماق طوپارلیوب کتورر کورلر باغرمغه باشلاینجه خواجه نیچون باغروب چیغیدیورسکز بر پول اکسیک ویرک دیمش
(Latife)
Hoca bir gün ırmak kenarında otururken on tane kör adamlar gelir. Kendilerini ırmaktan geçirmek için Hoca ile birer pula pazarlık ederler. Hoca bunları geçirirken birini ırmak toparlayıp götürür. Körler bağırmağa başlayınca Hoca "Niçün bağırıp çığırıyorsunuz? Bir pul eksik verin!" demiş.
(لطيفه)
بر کون خواجه اونده اوتوررکن قپویی بر آدم قاقار کیمدر او دیدکده بر آز آشاغی کل بر دیه‌جکم وار دیر خواجه دخی آشاغی اینه‌رک نه ایستیورسک دیر او آدم زوکوردم یاردم ایسترم دیر خواجه دخی یوقاری کل دیر اول آدم کلدکده خواجه تکری ویرسون دیر اول آدم نیجون آشغیده دیمه‌دک دیدکده خواجه یا بن یوقاریده ایکن سن نیچون دیمه‌دک دیمس
(Latife)
Bir gün Hoca evinde otururken kapıyı bir adam kakar. "Kimdir o?" dedikte "Bir az aşağı gel! Bir diyeceğim var," der. Hoca dahi aşağı inerek "Ne istiyorsun?" der. O adam "Züğürdüm, yardım isterim," der. Hoca dahi "Yukarı gel!" der. Ol adam geldikte Hoca "Tanrı versin!" der. Ol adam "Niçün aşağıda demedin?" dedikte Hoca "Ya, ben yukarıda iken sen niçün demedin?" demiş.
(لطيفه)
بر کون خواجه اوینه اوچ وقیه ات آلرق قاریسنه بونی پیشور دیو سویلر قاریسی دخی پیشوره‌رک یالکز کندیسی یر آقشام اولوب خواجه کتور شو اتی ییه‌لم دیو قاریسنه سویله‌ینجه قاریسی دخی اتی کدینک یدیکنی سویلر خواجه قالقوب کدییی تارتار کدی اوچ وقیه کلدیکنی خواجه کوره‌رک قاریسنه آ یالانجی اکر بو کدی ایسه ات نره‌ده و اکر ات ایسه کدی نره‌ده‌در دیمش
(Latife)
Bir gün Hoca evine üç vakiye et alarak karısına "Bunu pişir!" deyü söyler. Karısı dahi pişirerek yalnız kendisi yer. Akşam olup Hoca "Getir şu eti! Yiyelim!" deyü karısına söyleyince karısı dahi eti kedinin yediğini söyler. Hoca kalkıp kediyi tartar, kedi üç vakiye geldiğini Hoca görerek karısına "A yalancı, eğer bu kedi ise et nerede ve eğer et ise kedi nerededir?" demiş.
(لطيفه)
بر کون خواجه دکرمنه کیدر دکرمنده الک چواللرندن بغدای چاله‌رق کندی چوالنه طولدرمقده ایکن بونی دکرمنجی کورر نه یاپیورسک دیو یقه‌سندن طوتار خواجه دخی آمان دکرمنجی بن شاشقینم اکسیکمه باقمه دیدکده دکرمنجی شاشقینسک ده نیچون کندی چوالکدن بشقه‌لرینک چوالنه قویمزسک دیدکده خواجه بن بر شاشقینم اکر دیدیککی یاپارسه‌م ایکی شاشقین اولورم دیمش
(Latife)
Bir gün Hoca değirmene gider. Değirmende elin çuvallarından buğday çalarak kendi çuvalına doldurmakta iken bunu değirmenci görür, "Ne yapıyorsun" deyü yakasından tutar. Hoca dahi "Aman değirmenci, ben şaşkınım, eksiğime bakma!" dedikte değirmenci "Şaşkınsın da niçin kendi çuvalından başkalarının çuvalına koymazsın?" dedikte Hoca "Ben bir şaskınım, eğer dediğini yaparsam iki şaşkın olurum" demiş.
(لطيفه)
بر کون خواجه عورتی اینجیتمک ایستر صیجاق چوربایی اورته یره قویوب بر قاشیق چوربادن ایچر بوغازی یانوب کوزلرندن یاش کلور خواجه آ قاری نه اولدک یوقسه چوربا صیجاق می دیدکده عورتی یوق افنری بابام چوربایی چوق سوردی ده کوکلمه او کلدی آنک ایچون آغلاردم دیر خواجه دخی کرچک صانوب چوربادن بر قاشیق ایچنجه بوغازی یانوب اغلامغه باشلار قاریسی نه اولدک دیدکده خواجه آناک باباک اولوب ده سنک صاغ قالدیغکه آغلادم دیمش
(Latife)
Bir gün Hoca avreti incitmek ister. Sıcak çorbayı orta yere koyup bir kaşık çorbadan içer. Boğazı yanıp gözlerinden yaş gelir. Hoca "A karı, ne oldun? Yoksa çorba sıcak mı?" dedikte, avreti "Yok efendi. Babam çorbayı çok severdi de gönlüme o geldi. Onun için ağlardım" der. Hoca dahi gerçek sanıp çorbadan bir kaşık içince boğazı yanıp ağlamağa başlar. Karısı "Ne oldun?" dedikte, Hoca "Anan baban ölüp de senin sağ kaldığına ağlarım" demiş.
(لطيفه)
بر کون بر قادین خواجه‌یه بر کاغد ویروب خواجه افندی سزه یالواررم که شو کاغدمی اوقویکز مکر بو صره‌ده خواجه دخی اوقومق بیلمز ایمش اوتاندیغندن اوقومق بیلمم دییه‌میوب قادیندن کاغدی آله‌رق دولتلو عنایتلو افندم حضرتلری سوزلری ایله بر دوستک بر دوسته یازه‌جغی بر کاغد کبی اوقومغه باشلاینجه قادین آ افندی بو اویله بر سوکیلی کیمسه‌دن کلمش کاغد اولمیوب آنجق بزم اوک طاپو کاغدیدر دیدکده آه جانم افندی اویله سویله‌سه‌ک آ که سکا طاپو کاغدی کبی اوقویه‌یم دیمیش
(Latife)
Bir gün bir kadın Hocaya bir kağıt verip, "Hoca Efendi, size yalvarırım ki şu kağıdımı okuyunuz." Meğer bu sırada Hoca dahi okumak bilmez imiş. Utandığından "Okumak bilmem" diyemeyip kadından kağıdı alarak "Devletli İnayetli Efendim Hazretleri" sözleri ile bir dostun bir dosta yazacağı bir kağıt gibi okumağa başlayınca kadın "A Efendi, bu öyle bir sevgili kimseden gelmiş kağıt olmayıp ancak bizim evin tapu kağıdıdır" dedikte "Ah Canım Efendi, öyle söylesene ki sana tapu kağıdı okuyayım" demiş.
(لطيفه)
بر كون كويدن بر كويلى خواجه‌يه بر طاوشان كتورر خواجه کویلییی آغرلیوب چوربه یدیرر بر هفته صکره ینه کلور خواجه ینه آغرلار بر قاج کون صکره بر آز آدملر کلوب قونوق اولمق ایسترلر خواجه سز کیملرسکز دیدکده اونلر بز طاوشان کتورن آدمك قومشولری‌یز دیرلر خواجه بونلره ده آغرلق ایدر بر قاچ کون صکره ینه بر قاچ آدم کلیر خواجه کیملرسکز دیدکده اونلر طاوشانی کتورن آدمك قومشولرینك قومشولری‌یز دیمشلر خواجه خوش کلدیکز دیوب بونلرك اوکلرینه بر باقراچ صو کتورر بو نه‌در دیدکلرنده خواجه بو طاوشانك صوینك صویی‌در دیمش
(Latife)
Bir gün köyden bir köylü Hocaya bir tavşan götürür. Hoca köylüyü ağırlayıp çorba yedirir. Bir hafta sonra yine gelir, Hoca yine ağırlar. Birkaç gün sonra biraz adamlar gelip konuk olmak isterler, Hoca "Siz kimlersiniz?" dedikte onlar "Biz tavşan getiren adamın komşularıyız" derler. Hoca bunlara da ağırlık eder. Birkaç gün sonra yine birkaç adam gelir. Hoca "Kimlersiniz?" dedikte onlar "Tavşanı getiren adamın komşularının komşularıyız" demişler. Hoca "Hoş geldiniz" deyip bunların önlerine bir bakraç su getirir. "Bu nedir?" dediklerinde Hoca "Bu tavşanın suyunun suyudur" demiş.
(لطيفه)
بر کون خواجه بر یشیللك باغچه‌سنه کیره‌رك بولدیغی حاووچ شلغم طورپ کبی اوتلری یولوب قویننه چواله طولدردیغی صره‌ده باغچه‌جی کلیر خواجه‌یه یاقلاشه‌رق بوراده نه کزیورسك دیو صورنجه خواجه نه دیه‌جکنی شاشیروب باغچه‌جی‌یه اوغل هانیا کچن کونلر اسن او قاصرغه یوق می اشته بنی بورایه آتدی ایدی دیر باغچهجی طوتالم که اویله اولسون یا بونلری کیم یولدی دیدکده اوت اوت بن یولدم چونکه قاصرغه‌نک کوچلی اولوب بنی اورادن اورایه آتدیغندن هر هانکی اوته یاپشدم ایسه المده قالدی دیر باغچه‌جی قزه‌رق یا بونلری چواله قوینکه کیم طولدردی دیمه‌سی اوزرینه اشته بوراسنی بن ده دوشنیورم یا دیمش
(Latife)
Bir gün Hoca bir yeşillik bağçesine girerek bulduğu havuç, şalgam, turp gibi otları yolup koynuna, çuvala doldurduğu sırada bağçeci gelir, Hocaya yaklaşarak "Burada ne geziyorsun?" deyü sorunca Hoca ne diyeceğini şaşırıp bağçeciye "Oğul, hani ya geçen günler esen o kasırga yok mu? İşte beni buraya attı idi" der. Bağçeci "Tutalım ki öyle olsun, ya bunları kim yoldu?" dedikte "Evet evet ben yoldum, çünkü kasırganın güçlü olup beni oradan oraya attığınden herhangi ota yapışdım ise elimda kaldı" der. Bağçeci kızarak "Ya bunları çuvala, koynuna kim doldurdu?" demesi üzerine "İşte burasını ben de düşünüyorum ya" demiş.
(لطيفه)
خواجه اوروج آیی کلدکده آیک قاچی اولدیغنده یاکلمامق ایچون بر چوملکه هر کون برر طاش آته‌رق کونلرك صاییسنی بللرمش خواجه‌نك اوفاق قزی ده باباسنك چوملکه طاش آتدیغنی کوره‌رك بر آووج طاش آتمش اوروج آینك یکرمی بشنجی کونی حریفك بری خواجه‌دن بوکون آیك قاچی دیو صورار خواجه ده آزجق اکلن قاچی اولدیغنی سکا طوس طوغرو سویلیه‌یم دیه‌رك اوه کلیر چوملکده‌کی طاشلری برر برر صایوب یوز یکرمی کورنجه بن اکر بونلرك هپسنی سویلسه‌م بکا کولرلر و سن دلی اولمشسك دیرلر ایوسی بر آز آشاغی اولسون سویلرم دیه‌رک کیرو کلوب بو کون آیك قرق بشی اولمش دیر اوراده بولنانلر جانم خواجه افندی آیك هپسی اوتوز کوندر سن نصل قرق بشی اولمش دییورسك دینجه خواجه آ قرداشلر آشاغی بیله سویلدم اکر چوملکده‌کی طاشلرك صاییسنه باقارسه‌کز بو کون آیك یوز یکرمی دیمش
(Latife)
Hoca, oruç ayı geldikte ayın kaçı olduğunda yanılmamak için bir çömleğe her gün birer taş atarak günlerin sayısını bellermiş. Hocanın ufak kızı da babasının çömleğe taş attığını görerek bir avuç taş atmış. Oruç ayının yigirmi beşinci günü herifin biri Hocadan "Bugün ayın kaçı?" deyü sorar, Hoca da "Azıcık eğlen, kaçı olduğunu sana dosdoğru söyliyeyim" diyerek eve gelir, çömlekteki taşları birer birer sayıp yüz yiğirmi görünce "Ben eğer bunların hepsini söylesem bana gülerler ve 'Sen deli olmuşsun' derler, eyisi biraz aşagı olsun söylerim" diyerek geri gelip "Bugün ayın kırk beşi olmuş" der. Orada bulunanlar "Canım Hoca efendi, ayın hepsi otuz gündür, sen nasıl kırk beşi olmuş diyorsun?" deyince Hoca "A kardaşlar, aşağı bile söyledim. Eğer çömlekteki taşların sayısına bakarsanız, bugün ayın yüz yigirmi" demiş.
(Sürecek)
http://www.unilang.org sitesinden yararlanılmıştır.

Leta'if - لطاﺌف - 1



Leta'if, genellikle Nasreddin Hoca kitaplarının el yazma ve taş baskı olanlarında sıklıkla kullanılan kalıptır. Bu kalıp bazen Leta'if-i Hoca Nasreddin, bazen de Leta'if-i Nasreddin Hoca olarak yazılmaktadır.

Ben size, örnek oluştursun diye Sabri Koz'un 2008'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi için hazırladığı Leta'if kitabının tıpkıbasım bölümünün giriş sayfasını vereceğim.
Arap harfleriyle Türkçesi şöyle:
راويان اخبار و ناقلان اشر و محادشن روزكار شويله روايت و بو يوزدن حكايت ايدرلر كه* خوجه ناصرالدين افندى بر كون كورسىيه چيقوب وعظ ايدركن ايتدى اى مًومنلر بن سيزه نه ديه جكيم بلورمسكز ديدى جماعت ايتديلركه خير خواجه افندى بلميز ديديلرخواجه ايتدى يا سز بلمينجه بن نه سويليه يم ديمش * بر كون نصرالدين خواجه ينه كورسىية چيقوب وعض ايدركن ايتدى اى مسلمانلر بن سيزه نه ديه جكيم بيلورمسكز ديدي انلرده ايتديلر بلورزخواجه  ايدر يا سز بيلدكدنصكره بن سزه نه سويليه يم ديوب كورسيدن اشاغى اينوب چيقوب كتدى جماعت تاغجب ادوب ايتديلر بر داخى خواجه وعضه چقارايسه ديه ليمكى كيمى مز بلورز كيمى مز بلميوز ديمكه قول قرار ايلديلر نصرالدين خواجه ينه بر كون كورسىية چيقوبو ايتدى اى قرداشلر بن سيزه نه سويليه جكيم بيلورمىسكز ديدكده انلرده ايتديلر كميى مز بلورز  كميى مز بلميوز ديديلر خواجه ايتدى نه كوزل بلنلريكز بلمينلرايكزه اوكرتسن ديمش
Latin harfleriyle Türkçesi de şöyle:
Raviyan-ı ahbar ve nakilan-ı asar ve muhaddisan-ı ruzgar şöyle rivayet ve bu yüzden hikayet ederler ki* Hoca Nasreddin Efendi bir gün kürsüye çıkıp vaaz ederken eyitti: "Ey müminler ben size ne diyeceğim, bilir misiniz?" didi. Cemaat eyittiler ki: "Hayır Hoca Efendi, bilmeyiz." dediler. Hoca eyitti: "Ya siz bilmeyince ben ne söyleyeyim." demiş. * Bir gün Nasreddin Hoca yine kürsüye çıkıp vaaz ederken eyitti: "Ey Müslümanlar, ben size ne diyeceğim, bilir misiniz?" dedi. Anlar da eyittiler: "Biliriz." Hoca eydür: "Ya siz bildikten sonra ben size ne söyleyeyim." deyip kürsüden aşağı inip çıkıp gitti. Cemaat taaccüp edip eyittiler: "Bir dahi Hoca vaaza çıkar ise diyelim ki: 'Kimimiz biliriz, kimimiz bilmeyiz." demeğe kavil karar eylediler. Nasreddin Hoca yine bir gün kürsüye çıkıp eyitti: "Ey kardeşler, ben size ne söyleyeceğim bilir misiniz?" dedikte anlar da eyittiler: "Kimimiz biliriz, kimimiz bilmeyiz" dediler. Hoca eyitti: "Ne güzel, bilenleriniz bilmeyenlerinize öğretsin." demiş.
*
M. Sabri Koz, önsöz niyetine yazdığı açıklamasında eser hakkında şu önemli bilgileri veriyor:
"İşte Leta'if başlıklı kitap bu ilkler arasında dünyada ilk basılı kitap olma bakımından önem taşımaktadır. ..Dili, fıkraların sıralanışı itibariyle bugün benzerleri dünyanın değişik kütüphanelerinde korunmakta olan ancak bugün birebir benzerini edinemediğimiz bir yazmadan dizilerek basılan Leta'if, 1837 Ekim'inde İstanbul'da yayımlandıktan sonra Batı dünyasındaki çevirilere, bu baskıya büyük ölçüde benzeyen hurufat baskılar ve bunları izleyen taşbaskı kitaplarla birlikte kaynaklık etmiştir.
"İçinde 134 fıkra bulunan Leta'if için bugünün bakış açısıyla sansürsüz bir nüsha demek çok da yanlış olmaz. Daha sonraki yıllarda artık yazılması, basılması ve uluorta anlatılması hoş görülmeyen kimi söz, eylem ve olayların yer aldığı fıkralar bu kitapçıkta herhangi bir eyleme tabi tutulmadan yayımlanmış bulunmaktadır." (s 9-10)
*
Kitap için naçizane önerim şu:
Hazırlayıcısı çok değerli. Kitap, ücretsiz dağıtılmak üzere basılmış. Bu sizi yanıltmasın, çok ciddi bir çalışma ve kolay bulunmaz bir hazine. Tersten, okunaklı tıpkıbasım verilmiş, ben yukarıdaki metni oraya bakarak yazdım. Osmanlıca bilenler bu kitabı, sahaftan da olsa, arasın, bulsun, okusun, arşivine koysun. 

Nasreddin Hoca'nın Kısa Tarihi



2009'dan beri Nasreddin Hoca'nın Tarihi adlı bir incleme kitabı yazmaya çalışıyorum.
Bu süre içinde eserin yaklaşık 150 sayfasını ancak kaleme alabildim.
Çalışmamın yavaş ilerlediğinin farkındayım, bu, benim için de bir sıkıntı.
Nedeni, eldeki verilerin yetersiz, belgesiz ve söylenceye dayalı olması...
Hoca/Hocalar, Anadolu/Rum Selçuklu Devleti döneminde yaşamış.